Tekrar Baskılar

Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi

Joyce’un İrlanda’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarından esinlenerek kaleme aldığı bu anlatı, sanatçının bağımsızlığını ilan etmesi için ailevi, kültürel ve milli değerlerini sorgulamasını ele alıyor.

Kiske Kuşunun Peşinde
Katamizeler (1835-1981)

Kiske Kuşunun Peşinde, 93 Harbi’nin ardından 1878 ile 1882 yılları arasında Batum’dan yola çıkıp Ordu’ya göçen, üç kuşak boyunca kaostan düzen ve refah çıkarmaya çalışan Çürüksulu bir Gürcü muhacir ailesinin hikâyesini anlatıyor. Katamize/Özel ailesinin o tarihten bugüne uzanan yüz elli yıllık geçmişini. Ordu şehriyle yakın kırsalı arasında her kuşakta yeniden hareketlenen, bozulan ve tekrar kurulan hayatlar…

Dokunmanın Gücü Üzerine

Sevilen felsefeci Wilhelm Schmid Dokunmanın Gücü Üzerine’de, insan türü için hem biyolojik hem sosyal açıdan hayati bir kavramı ele alıyor. Yazar analogdan dijitale doğru evrilen hayatımızda, dokunmanın gücü üzerine bir kez daha etraflıca düşünmeyi öneriyor.

Türkiye 1643
Goşa'nın Gözleri

1641 yılında Rûm Vilayeti Defterdarı Mehemmed Murad Efendi vilâyetinin vergi nüfusunu saymakla görevlendirilir. Yapılacak sayıma göre bölgeden ne kadar vergi toplayabileceğine karar verecektir Osmanlı devleti. Bu kitap işte bu defterden yola çıkarak yapılan uzun bir soruşturmanın, içine girilen karmaşık bir yolculuğun hikâyesi.

Öykümü Kim Anlatacak

İlk kitabı Hanene Ay Doğacak ile büyük ilgi gören ve ne yazacağı, hatta yazıp yazamayacağı merakla beklenen Şebnem İşigüzel yoluna işte bu öykülerle, Öykümü Kim Anlatacak ile devam etti. 21 yaşında, kendi deyimiyle “dünyadan bihaber” genç bir yazar olarak kimsenin anlatmaya cesaret edemediği şeyleri anlattı.

Türkiye’nin Yeni Rejimi: Rekabetçi Otoriterlik

Berk Esen, Şebnem Gümüşçü ve Hakan Yavuzyılmaz, bütün dünyadaki demokrasiden uzaklaşma eğiliminin bir parçası olan Türkiye’nin otoriterleşme deneyimini rekabetçi otoriterlik kavramıyla analiz ediyorlar. Yargının ve yasamanın yürütmenin yörüngesine girdiği, düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, muhalefetin baskı altına alındığı, medyanın muhalefetten olabildiğince “temizlenip” iktidar propagandasının bütün mecraları kapladığı bir ortamda, seçim, demokrasinin tek soluk borusu haline geliyor, bu rejimde. Ancak bütün siyasal oyun alanı gibi seçimlerin de “tek kale maça” göre düzenlenmiş gayri adil yapısı, bu imkânı da tıkıyor.

Sanat ve Arzu

Sanat ve Arzu, sosyal bilimler eleştirisi ile yeni bir sosyal bilim önerisini birlikte geliştiren Ulus Baker’in ODTÜ Görsel-İşitsel Sistemler Araştırma ve Üretim Merkezi’nde 1998 yılında verdiği seminer dizisinin kitaplaştırılmış hali.

Herkes Herkesle Dostmuş Gibi

Olaylar Ankara’da geçiyor,gerisi çorap söküğü gibi...

Yüz
Cumhuriyet Tarihinden 100 Portre

Yüz, 2023’te 40. yılını kutlayan İletişim Yayınları’nın yayınevi içinde ve dışında kolektif biçimde iş yapma anlayışının parlak örneklerinden: Tanıl Bora ve Kıvanç Koçak’ın derlediği, 38 farklı yazarın katkı koyduğu, her yazarın kendi üslubunu/bakış açısını içeren kitap 100 özgün ve kısa portre üzerinden 100 yıllık Cumhuriyet’in seyrine bir bakış sunuyor.

Masumlar

Eski zamanların umudunu taşıyan bu romanda Burhan Sönmez, farklı rüzgârların savurduğu çok sayıda kahramanı usta bir incelikle bir araya getiriyor.

Atatürk

İster bir gençlik buhranı, ister bir uyanış öyküsü diye okunsun, Atatürk, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Atatürk'ün gölgesinde oluşan benliğinin, bu benliğe nasıl kavuştuğunun, kısaca bir kimlik kazanımının öyküsüdür.

Babamın Arkadaşları

Ziya Gökalp... Ömer Naci... Tunalı Hilmi... Doktor Abdullah Cevdet... Profesör Yusuf Akçura... Kara Kemal... Mehmed Emin Yurdakul... Profesör Fuad Köprülü... Bu liste uzayıp gidiyor. Demokrat Parti’nin önde gelen isimlerinden Samet Ağaoğlu’nun, babası Ahmet Ağaoğlu’nun arkadaşlarına ait anıları, döneme damgasını vuran önemli şahsiyetlerin portrelerinden oluşan ilginç bir panorama oluşturuyor.

Bizans
Bir Ortaçağ İmparatorluğunun Şaşırtıcı Yaşamı

Judith Herrin Bizans: Bir Ortaçağ İmparatorluğunun Şaşırtıcı Yaşamı adlı kitabında, üzerinde yaşadığımız topraklarda yerleşmiş, esasında fazla belirgin olmayan “Bizans imgesi”ne ışık tutuyor. Bir tarihçinin gözünden ama aynı zamanda da bir hikâyecinin dilinden, zafer ve hezimetlerin tarihini değil, “Bizans nedir?” sorusunun yanıtını anlatıyor.

Dolaylı Eylem

Ulus Baker “Yazı”sını, akışları, kazaları, olayları biriktiren, gösteren, kaydeden bir “Dolaylı Eylem” makinesi olarak kuruyor: “Yazmak iletişim kurmak değil direnmektir.”

Oğluma Ahlâk Üstüne Öğütler

Felsefe profesörü Fernando Savater, anayurdu İspanya’da satış rekorları kıran, birçok dile çevrilen, esprili ve sürükleyici bir dille kaleme aldığı Oğluma Ahlâk Üstüne Öğütler’de, Odysseia destanından kutsal kitaplara, klasik edebiyattan günlük yaşama kadar birçok kaynaktan aldığı örneklerle, ergenlik çağındaki gençlere (ve tabiî onların ana/babalarına) “ustaca yaşama”nın yöntemi üzerine ipuçları veriyor.

Zamanın Farkında

“Hayatı anlayamamak kadınları anlayamadığını söyleyen adamın sözü kadar perişan bir ifade gelir bana. Be nabekâr, kadını anlayıp da ne yapacaksın, yapacağın değişecek mi? Peki hayatı ne yapacaktım? Onu anlayayım diye psikanaliz mi öğrenecektim, Jung’ları, Laing’leri okuyup şizofreni yolculuklarına mı çıkacaktım, şeyhleri ayrı, doktorları ayrı mı etekleyecektim, kendimle ilgili hem de bu dünyama ait bir söz söyleyecekler diye kulak mı kabartacaktım? Söz doğru olsa zaten kaçardım, yalan olsa bayılır tekrarını duyayım diye yapışırdım da bunun neye faydası olurdu?

Üçüncü Sanayi Devrimi
Yanal Güç, Enerjiyi, Ekonomiyi ve Dünyayı Nasıl Dönüştürüyor?

Üçüncü Sanayi Devrimi gerçeğinin bilindik ekonomi teorisini epey değiştireceğini, kapitalizmi adeta baştan tanımlayacağını öngören Rifkin daha yeşil bir geleceğin imkânlarını ortaya koyuyor.

Nohut Oda

Melisa Kesmez evlerin içinde, odaların arasında usul usul dolaşırken, bir ayna tutuyor hayata: Hayatın kuytularını, o kuytularda yan yana yeşeren neşe ve kederi gösteren bir ayna. Nohut Oda, incecik sızıların, tatlı gülümseyişlerin kitabı…

Küçük Ağa

Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece “halife-i ruyi zemin”in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir.

Tarihten Güncelliğe

Türkiye toplumunun 1970’li yıllarda yaşadığı çalkantı içinde gündelik hayat ve “küçük şeyler”, “ayrıntı”lar üzerine düşünmek çok da gerekli görülmüyordu. Murat Belge’ye göre o yıllarda hayat sanki “tarih” ve “gündelik” olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Birinciye alabildiğine önem verilirken, ikinciye neredeyse hiç aldırılmıyordu.

Salınmak
Hayattan Sevinç Duyma Sanatı

Wilhelm Schmid, Salınmak: Hayattan Sevinç Duyma Sanatı’nda, hayatın dayattığı yük ile kişinin güçlerini yeniden toplamasını sağlayan hafiflik arasında denge bulmayı öneriyor. Her şeyi akışta tutmaya çabalamak yerine, hem güzelliklerle hem gerilimlerle barışıklık içinde salınmanın yaşam sevincinin ön koşulu olduğunu örnekler eşliğinde tartışıyor.

Ferragus
On Üçlerin Romanı I

Balzac, “On Üçlerin Romanı” üçlemesinin ilk bölümünü oluşturan Ferragus’te, 1820’ler Paris’inin izbe arka sokaklarında yaşanan bir tesadüfün beklenmedik sonuçlara yol açabileceğini, görünenin ardındaki gerçeklerin şaşırtıcılığını, sürükleyici ve gizem dolu bir aşk hikâyesi çerçevesinde anlatır.

Soğuk Yakınlıklar
Duygusal Kapitalizmin Şekillenmesi

Hepimiz farkındayız, sayısız imge ve mesajın bombardımanı altındayız. Öyle ki, yarın, geriye dönüp baktığımızda bugünleri naif bir iyimserlikle de hatırlayabiliriz. Nasıl direniyoruz ya da sürükleniyoruz? Internet, televizyon, sosyal medya, endişeli modernlik, rasyonel ahmaklık, duygusuzluk, kaba menfaatçilik, fantezi ve paranoya ile içiçe yaşıyoruz.

Sıdıka

Bir “Atilla Atalay kitabı”, yani yalın, derinlikli, mizahî, hüzünlü, efendi ve fırlama bir kitap.